-
1 çok para kazanmak
make a pile of money -
2 kazanmak
v. win, earn, gain, obtain, get, achieve, acquire, attain, carry off, clear, come by, draw, garner, gather, get out of, land, net, purchase, realize, reap, take--------kazanmak (çok para)v. clean up--------kazanmak (ödül)v. pull off* * *1. conquer 2. earn -
3 rake in
(çok para) kazanmak -
4 gagner
Iv t1 de l'argent kazanmak♦ gagner sa vie hayatını kazanmak2 à un jeu oyunda kazanmak3 birinci gelmek◊Ils ont gagné la guerre. — Onlar savaşı kazandılar.
4 varmak◊Ils ont gagné la frontière. — Onlar sınıra vardılar.
◊Le feu a gagné le toit. — Ateş bacayı sardı.
◊L'agitation gagne tout le pays. — Kargaşa bütün ülkeye yayıldı.
5 gagner du terrain yayılmak◊L'épidémie gagne du terrain. — Salgın yayılıyor.
6 économiser kazanmak◊On gagnera du temps en passant par là. — Oradan geçmekle zaman kazanacağız.
◊Enlève ce sac, tu gagneras de la place. — Bu çantayı çıkar, yer kazanacaksın.
IIv ikazanmak -
5 gros
I1 large, épais büyük [by'jyc]2 corpulent şişman◊Il est devenu gros. — Şişmanladı.
3 çok [ʧok]4 grave büyük [by'jyc]5 vulgaire kaba [ka'ba]♦ un gros mot kaba bir sözIIn m fpersonne corpulente şişman1 çok [ʧok]2 en grand büyük [by'jyc]3 en grosa büyük boy◊C'est écrit en gros. — Büyük boy harflerle yazılı.
b yaklaşık [jakɫa'ʃɯk]◊Il y avait en gros deux cents personnes. — Yaklaşık iki yüz kişi vardı.
c toptan [top'tan] -
6 argent
-
7 make a pile of money
servet yapmak, çok para kazanmak -
8 make a pile of money
servet yapmak, çok para kazanmak -
9 Nase
1. ( Körperteil) burun;pro \Nase ( fam) adam başına;immer der \Nase nach ( fam) dosdoğru;mir läuft die \Nase burnum akıyor;die \Nase rümpfen burun bükmek [o kıvırmak];etw vor der \Nase haben ( fam) bir şey burnunun ucunda olmak;nicht weiter sehen als seine \Nase reicht ( fig) o ( fam) burnunun ucundan ötesini [o ilerisini] görmemek;die \Nase (von jdm/etw) voll haben ( fam) bir kimseden/şeyden bıkmış olmak;die \Nase vorn haben önde olmak;jdn an der \Nase herumführen ( fam) birini işletmek;er steckt seine \Nase in alles ( fam) her şeye burnunu sokareine gute \Nase für etw haben bir şeyin kokusunu alabilmek -
10 pull in
(tren) istasyona girmek; (tasit) kenara çekilip durmak; (çok para) kazanmak -
11 se faire
v pr1 olmak◊Il se fait vieux. — Yaşlanıyor.
◊Il se fait tard. — Geç oluyor.
2 olmak◊Il s'est fait beau pour cette soirée. — Delikanlı bu gece için süslendi.
3 alışmak◊Ils se font à leur nouvelle vie. — Yeni yaşamlarına alışıyorlar.
4 kendine etmek◊Ils se font beaucoup de soucis. — Çok üzülüyorlar.
5 obtenir kazanmak◊Il s'est fait beaucoup d'argent. — Çok para kazandı.
6 s'en faire üzülmek7 être en usage yapılmak◊Cela ne se fait plus. — Böyle yapılmıyor artık.
-
12 хорошо
iyi* * *1) iyi, güzel; yakındanхорошо́ па́хнуть — kokusu güzel olmak
хорошо́ учи́ться — iyi okumak
хорошо́ зараба́тывать — dolgun ücret almak; iyi para kazanmak
он хорошо́ зна́ет э́ту пробле́му — bu sorunu yakından biliyor
худо́жники, кото́рых он хорошо́ зна́ет / знал — yakından tanık olduğu ressamlar
дела́ иду́т хорошо́ — işler iyi gidiyor
ты хорошо́ сде́лал, что пришёл — iyi ettin de geldin
больно́й чу́вствует себя́ дово́льно хорошо́ — hasta iyicedir
он хорошо́ оде́т, не просту́дится — sırtı pektir, soğuk almaz
2) в соч., → сущ., с, нескл. ( отметка) iyiпо фи́зике он получи́л "хорошо́" — fizikten iyi aldı
3) безл., → сказ. iyi(dir), güzeldirвот как хорошо́! — ne güzel!
о́чень хорошо́! — çok güzel! mükemmel!
э́то хорошо́! — orası iyi
вот и хорошо́! — iyi ya işte!
здесь о́чень хорошо́ — burası çok güzel
здесь нам о́чень хорошо́ — burada çok rahatız
там ему́ бы́ло о́чень хорошо́ — orada çok rahat etti
хорошо́, е́сли он придёт во́время — vaktinde gelse iyi (olur)
хорошо́, что ты прие́хал — geldiğin iyi oldu
хорошо́, что бы́ло па́смурно — iyi ki / Allah'tan hava bulutluydu
хорошо́, что ты напо́мнил — iyi ki hatırlattın
4) частица (да, ладно) peki, pekalâ, olurхорошо́, сде́лаю — peki, yaparım
хорошо́, хорошо́, об э́том поговори́м по́сле — pekalâ, pekalâ: onu sonra konuşuruz
5) → вводн. сл. pekalâ, haydiхорошо́, но куда́ ты дел де́ньги? — pekalâ, ya parayı ne yaptın?
••хорошо́ бы пошёл дождь — keşke yağmur yağsa
хорошо́ бы (нам) пое́сть — karnımızı doyursak
-
13 clean up
temizlemek, toparlamak, düzeltmek, pırıl pırıl yapmak, yoluna koymak, bitirmek, kazanmak (çok para), kurtarmak* * *temizlik yap* * *(to clean (a place) thoroughly: She cleaned (the room) up after they went home.) iyice temizlemek -
14 herausschlagen
herausschlagen v/t <unreg, -ge-, h> kırarak (ortaya) çıkarmak; fam kazanmak; elde etmek;Geld herausschlagen aus -den para vurmak;möglichst viel herausschlagen mümkün olduğu kadar çok faydalanmak
См. также в других словарях:
para kesmek — 1) para basmak 2) mec. çok para kazanmak Büyük para kesiyor, yeni yeni bilezikler alıyor. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
para kırmak — çok kazanmak Ayda üç yüz liradan para kırıyorsun, halis muhlis burjuvasın. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
kazanmak — i 1) Kazanç sağlamak Bu beş lirayı bitirmeden ben para kazanmalıyım. P. Safa 2) nsz Olumlu, iyi bir sonuç elde etmek Böyle yazılara hiç cevap vermeyiz ve yazı çok ağırsa dava açarak çok defa kazanırız. B. Felek 3) Çıkmak, isabet etmek 4) Edinmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
para basmak — 1) darphanede, basımevinde metali veya kâğıdı para durumuna getirmek 2) mec. kumarda ortaya para koymak 3) mec. çok kazanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
on para on aslanın ağzında — para kazanmak çok güçleşti anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
esnaf — is., Ar. eṣnāf 1) Küçük sermaye ve zanaat sahibi Kendileri balıkçı olmayıp da balık satan esnafı da severim. S. F. Abasıyanık 2) mec. Başlıca düşüncesi, mesleğinin bütün inceliklerinden yararlanıp bunları karşısındakinin zararına kullanarak ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
amatör — sf., Fr. amateur Bir işi para kazanmak için değil, yalnız zevki için yapan (kimse), özengen, özenci, profesyonel karşıtı Bu, çok ucuz bir amatör ressam tüzüğüdür. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
gol toto — is. Futbol maçlarındaki en çok gollü sonuçları önceden kestirip para ödülü kazanmak temeline dayanan bir oyun … Çağatay Osmanlı Sözlük